Ali Yalçın

Ali Yalçın

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Bir Türkiye Süper Lig’i varmış. Bu ligde özellikle büyük takımlar anlı şanlı tarihlerinin kendilerine kazandırdıkları milyonlarca taraftarın önünde müsabaka yaparlarmış… Bu lig, taraftarların ilgisi ve harcadıkları paralar dolayısıyla milyonlarca dolarlık bir ekonomik yapıya kavuşmuş… Büyük paralar harcanarak kurulan takımlar, heyecan vadeden kadrolar kurulur olmuş… İnsanlar Pazar akşamları iştahla ekran karşısına geçerlermiş… Sonra ne olmuş: Hiç. Bu masal sonu olmayan bir kâbusa dönüşmüş… Buraya geri döneceğiz…

Trabzonspor-Beşiktaş maçının ilk yarısı için söylenebilecek tek iyi şey hakemin uzatma eklememesiydi. Değil 1 dakika, 1 saniye bile oyunun uzamasını hak ettirecek tek bir şey olmadı. Trabzonspor, Beşiktaş’a göre bir parça daha hareketli olsa da iki takım da uyuma numarası yaparak maçı devreye götürdüler.

Yine de biraz Beşiktaş’ı konuşmaya çalışalım… Maç sonu verdiği demeçte Beşiktaş’ın oyununu kendisi de şikayet eden Şenol Güneş, geldiğinden beri net bir oyun planı oluşturamadı. Burada suçlu aramak boşuna… Sezona başlayan Valerin İsmael kendi anlayışı çerçevesinde orta sahayı pas geçen önde baskılı, dinamik ve direkt atağa kalkan bir takım kurmak istedi ve transferler de bu oyun anlayışına göre yapıldı. Bu oyun heyecan yaratmadı dense ayıp olur. İsmael, kimsenin bir anlam veremediği kronikleşen yanlış oyuncu değişiklikleriyle puanlar kaybetmese muhtemelen Beşiktaş bugün şampiyonluktan kopmazdı.

İsmael’in oyununda orta sahalar mücadeleci özellikleriyle ön plana çıkıyordu ve asla oyun kurucu bir rol verilmiyordu. Güneş’in oyunu öyle değil. Şenol Güneş oyunu orta sahada kurmak istiyor. Ama bu sefer elinde Atiba-Oğuzhan ya da Selçuk-Colman yok. Salih ve Gedson asla bu rolde başarılı olacak tipte oyuncular değiller. Bu maç bir de Amir olmayınca, Omar Colley’in ve Masuaku’nun kaleciye gönderdiği uzun toplarla geçen bir maç izledik. 

Maçın son 20 dakikası ise oldukça hareketli geçti. 68. dakikada Ghezzal ve Maxim çıkınca Trabzonspor rakibinden daha üstün orta sahasıyla üst üste pozisyonlar buldu. Ama Mert’e takıldı ve inanılmaz goller kaçtı. Mert kaleye geçtiğinden beri iyi oynuyor ve artık rakipleri için tıpkı Muslera gibi psikolojik bir etki de yaratıyor.

Şu masala geri dönelim… Masallar finali için dinlenir. Anne-babalar masal anlatırken çocuklar uyuya kalmamak için direnirler. Acaba bu masal nasıl bitecek? Masal boyunca yaşananlar acaba nereye varacak? Bu merak, insanı o finali heyecanla duymaya, görmeye götürüyor. Türk Futbol Masalının finali masal boyunca yaşanan gelişmelerin hakkını vermiyor. İnsanı çileden çıkartacak hakem hataları, yenilmemek üzere maç kurgusu yapan teknik direktörler, üç-beş maçta teknik direktör değiştiren yöneticiler, hiçbir şey beğenmeyen yazar ve yorumcular… Üstelik bunlar hemen her sezonun anahtar kelimeleri oluyor. “Uyuya kalan çocuklar ne kadar da şanslı” dedirtecek finaller…  

Bugünlük de böyle olsun. İnşallah başka zaman heyecanlı maçları da yazarız…

Maçın İyisi: Mert Günok. Kazanılan 1 puanın sahibi.

Maçın Kötüsü: Aslında “maçın kendisi” demek lazım, ama Ghezzal’ı da ekleyelim.