Bu kavram, Tottenham için 2023–2024 sezonuna başlangıç parolası niteliğinde. Değişimin ilk halkası Nisan ayında sportif direktör Paratici ile yolların ayrılmasıydı, bunu scout şefi Leonardo Gabbanini’nin ayrılığı izledi. Kuzey Londra ekibinin futboldan sorumlu yeni ismi ise Manchester City, Girona, Palermo, Melbourne City gibi kulüplerin sahibi City Football Group’un Çin CEO’luğunu yapmış Avusturalyalı Scott Munn. Levy’nin sağ kolu olması beklenen Munn’un en öncelikli görevi futbol şubesi için bir sportif direktör ile anlaşmak gibi görünüyor.
Spurs’de değişim saha dışında kalmadı, saha içinde ve kenarında da ciddi değişiklikler yaşandı. Kariyerinde majör bir kulüp olarak yalnızca Celtic’i çalıştırmış Ange Postecoglou teknik direktörlüğe getirildi, takımın gelmiş geçmiş en büyük efsanesi Harry Kane ile yollar ayrıldı, ondan gelen bonservis bedeli ve biraz da ek bütçeyle yaş ortalaması 22.2 olan 10 transfer yapıldı. Oyuncuların yaşları genç diye yedekten oyuna girip son dakikalarda süre buluyorlar sanmayın, öyle ki kulübün bir diğer efsanesi 36’lık Lloris, kaleyi 10 yaş genç meslektaşı Vicario’ya teslim etti.
Postecoglou ise bu süreci şu şekilde yorumluyor:
“Bu kadar fazla değişimin merkezinde olmak benim için normal. Hep söylerim, değişmek istiyorsanız değişmelisiniz. Bunların bazen ardışık, bazen de aynı zamanda gerçekleşir ama zaman geçtikçe yeni bir yöne ilerlediğinizi fark edersiniz. Bazıları bu sürece dahil olup olmayacaklarına kendileri karar verir, bazen de biz veya kulüp sürece yeni insanları dahil etmek isteyebiliriz. Kulüp olarak da böyle bir durumun içindeyiz. Daha önce söylediğim gibi, istediğimiz kadroyu tek transfer döneminde kuramayız ve istediğimiz yapıyı oluşturmamız birkaç ay alacak. Bu, gelecek 12 ay içinde evrilecek ve yıllar boyunca personel ve oyun stilimiz sürekli bir değişim halinde olacak. Bunların hepsi kulübün geçen seneden farklı bir yöne gitme kararı almasının doğal sonucu.”
Biz bu yazıda bu köklü değişimin saha içindeki yansımalarını incelemeye çalışacağız.
Spurs, genellikle iki inverted full back kullanarak oyun kuruyor. Oyun kurulurken stoperlerin arasına Vicario giriyor, Porro ve Udogie merkeze gelerek onları savunan kanat oyuncularını da merkeze çekiyorlar ve böylece çizgiler boşalmış oluyor. Bissouma hemen savunmanın önünde oyun kurmaya yardımcı olurken Sarr kendisini sık sık sağ çizgiye atarak pas istasyonu oluşturuyor. Beklerin merkeze gelerek kanatları boşaltması işte tam bu noktada işe yarıyor. Kendisini çizgiye atan Sarr ile ilgilenecek orta saha oyuncusu yok çünkü onlar içe kat etmiş bek oyuncuları ile ilgilenmekle meşgul oluyorlar. Rakip takım buna sol bekiyle önlem almaya çalışsa da oyuncunun mevkiisini terk edip Sarr’a baskı yapması zaman alacağından oyun kurmak için bolca zamanı oluyor Senegallinin.
Bu şablonun başarısında kritik öneme sahip birkaç nokta var:
2. Sarr’ın kendini doğrudan çizgide konumlandırmak yerine merkezden koşular atarak çizgide topla buluşması daha doğru olacaktır zira rakip için atılan koşuların takip ederek savunmak, statik bir pozisyondaki oyuncuyu savunmaktan her zaman daha zordur.
3. Porro ve Udogie’nin oyun 1’den 2’ye ve hatta 2’den 3’e geçerken hareketli olup pas opsiyonu oluşturmaları da oldukça kritik. Görevleri sadece merkeze gelerek kanat oyuncularını manipüle etmekten ibaret değil, oyun kurulumuna 2. bölgede sürekli boş alanlara çıkarak destek veriyorlar ve hatta oyun 3’e oturmaya başladığında kanatlar için takibi zor half space koşuları yapıyorlar. Inverted full back olarak kullanılan bu oyuncuların pas kalitesinin yanında dar alanda dribbling becerisine de sahip olması takıma geriden oyun kurma noktasında çeşitlilik getiren bir unsur. Eğer bu merkezden dribbling 2–3. Bölgeler arasında denenirse penetre edilen bölgedeki oyuncuların dikkatini çekmesi ve diğer oyunculara alan yaratması açısından değerli hale geliyor, özellikle Udogie bu konuda başarılı.
4. Stoper tandemi standart üstü bir ayak kalitesine sahip. Özellikle Romero topu 1’den 2’ye taşıyan progresif paslarda oldukça iyi. B’mouth maçı bunu görmek adına güzel bir örnek zira B’mouth presinin ana planı Romero’ya giden tüm pas kanallarını kapatarak Spurs’ü sola sıkıştırmaktı.
5. Bissouma gibi bir 6 numaraya sahip olmak da Spurs’ün elini epey güçlendiriyor. Onu özel kılan en önemli nokta elit seviye bir ilk dokunuş yeteneğine sahip olması. Topu kontrol ederken markajcısından sıyrılmayı başaran Bissouma, elit bir çeviklikle kendisine oyun kuracak alanı yaratabiliyor. Udogie’de vurguladığımız yeri geldiğinde dribbling kullanarak takımı çıkarma özelliği Bissouma’da da mevcut.
6. Maddison takımın en değerli parçalarından biri. Geriden oyun kurarken Udogie’nin boşalttığı sol kanada inerek takımın temposunu çok iyi ayarlaması, üçüncü bölgede dribbling ve kilit pas becerisiyle takımın beyni olması itibarıyla oldukça kritik bir parça. Leicester City küme düşmese çok daha yüksek bonservislere bitebilecek bu işi halletmek yapılabilecek en iyi hamlelerden biriydi Spurs için.
7. Karşılaştığınız elit takımlar sizin rakibi karşılama şeklinize ufak dokunuşlarla zarar verebilirler veya oyun kurulumunuza karşı çok iyi bir plan hazırlayarak geriden çıkmanızı engelleyebilirler. Burada hocaya düşen gerektiği zaman oyuncularına özgürlük vermek, oyuncuya düşense verilen bu özgürlüğü zekice kullanmaktır. Örneğin eğer Arsenal Spurs’ün sağdaki Porro-Sarr-Romero hattını kitlemek için Gabriel çözümünü bulmuşsa, Sarr’ın kendisini 1 pozisyonluk bile olsa ters tarafa atması bir avantaj getirebilir. Maç içi küçük kırılmaların sonuca büyük etkisi olması da çok olasıdır futbolda.
Spurs, yeni yapısıyla birlikte hücumda da oldukça esnek. Bissouma kimi zaman stoperlerin arasına girerek, kimi zaman da stoper ikilisinin solunda konumlanarak savunmayı üçlüyor. Maddison sol içte derin oyun kurucu rolünü üstlenirken Udogie sol half spaceten hücum beşlisine katılıyor, Maddison ön beşliye katıldığında da Udogie derinde kalıyor. Benzer bir rotasyon Porro-Sarr ikilisi için de geçerli. Tüm bu rotasyonlarla birlikte gözlemlediğimiz formasyonlar 3–2–5 ve 3–1–6 şeklinde oluyor, ki bu da hiç şaşırtıcı değil zira dominant takımlar rakip yarı sahaya hep bu şekilde yerleşiyor. Böylesine bir esneklik gösterip farklı formasyonlar arasında sorunsuz geçiş yaparak sonuç alabilmek tahmin edilemezliği arttırmak açısından oldukça değerli.
Bu formasyonların ortak noktası iki kenarda da 3’e 2 üstünlük sağlamak amacıyla kurulan üçgenler ve buradaki üçgenlerden seri paslar ve patlayıcı half space koşuları ile yararlanma çabası. Özellikle bekler tarafından yapılan bu koşular hem set hem de geçiş hücumlarında oldukça efektif oluyor. Özellikle bu konuda Spurs hücumunun akışkanlığında en önemli etkenlerden birisi olan Udogie’ye ayrı bir parantez açmak gerekir. Genellikle maksimum iki dokunuşta doğru pası bulması, yeniden pas almak için boşluğa hareketlenmesi, fırsat bulduğunda half space’e tehdit yaratan koşular atması, gerektiğinde merkeze doğru dribblingler atarak rakibin adam paylaşımında sıkıntı yaratması gibi birçok pozitif özelliğe sahip İtalyan bek.
İlk görselde pası aktaran İtalyan bek, kendisini hemen boşluğa atıp topla buluşuyor. İlk dokunuşu merkeze yönelmek için yapıyor, bu sayede Maddison’u maarke eden oyuncuyu üstüne çekiyor. İkinci dokunuşta da boşa çıkan Maddison’ı görüyor ve anında yine boşluğa koşu atıyor.
Şu ana kadar özellikle Udogie üzerinden vurguladığım nokta, aslında her yazımda belirttiğim ve her takımın başarısında kritik öneme sahip olan toplu oyunda hareketlilik hususu. İncelediğimiz pozisyonlar bunun güzel birer örneğiydi fakat Spurs’de farklı bölgelerde farklı oyuncular tarafından aynı hareketliliğin sergilendiğini görmek mümkün. Spurs’ün rakip yarı sahada kurduğu hakimiyeti arttıran ve sıkça gol pozisyonuna girebilmesini sağlayan en önemli faktör de bu.
Pres şablonunda rakibe göre minimal değişimler olsa da ana yapı Maddison’ın ön tarafı ikileyerek stopere baskı yapması ve diğer bölgelerde birebir eşleşme sağlanması. Fakat bu üçlü orta saha oynayan rakiplere karşı orta sahada sayısal üstünlüğü kaybetmek anlamına gelebiliyor. Spurs ise bunu iki şekilde çözüyor:
Her ne kadar defekt içeriyor gibi görünse de pres, Spurs’ün yaptığı en iyi iş. Üstte bahsettiğim iki teknik ve oyuncuların dinamizmi ile bu konuda oldukça başarılılar.
Pres çalışmadığında veya rakip yarı sahada top kaybedildiğinde geçiş hücumlarına reaksiyon vermekte de iyi iş çıkarıyor Spurs. Oyunun bu fazında en kritik parçalar stoperler ve çift pivot:
1.Bu tarz bir oyun şablonunda stoper ikilisinin çabukluk seviyesi birer bek seviyesinde olmak durumunda zira top kaybı halinde inverted full backlerin yerine kanat oyuncularını açık alanda birebir savunmak durumunda kalıyorlar. Romero bu konuda iyi iş çıkarıyor fakat van de Ven çoğu pozisyonda biraz ağır kalıyor. Genellikle savunma arkasına koşu atarken onun tarafını tercih ediyor rakipler. Dolayısıyla savunmadaki kademesine hızlıca dönmesi ve sahip olduğu sürat bakımından Udogie’nin savunma yükü Porro’ya göre bir tık daha fazla görünüyor.
2. Stoperler çizgiye çıktığında ise onların arkasını doldurarak savunmadaki zafiyeti önlemekle görevli isim Bissouma. Profil olarak buna çok uygun bir oyuncu, kesiciliği ve savunma-pozisyon farkındalığı yüksek Malili orta sahanın.
3. Spurs’ün sahaya yerleşiminin doğal bir sonucu olarak Sarr da Porro’nun arkasını savunmakla görevli.
Geçiş savunmasındaki minör problemlerden birisine parantez açalım. Bissouma ve Sarr savunmaya dönerken ceza sahasına fazla gömülerek yay ve çevresinde genellikle 8–10 numaraların boş kalmasına sebebiyet veriyor. Bu oyuncu da Fernandes gibi kreatif özellikleri yüksek bir profile sahip olduğunda uzaktan şutlar veya havadan-yerden ara paslarıyla tehdit yaratmaları kolaylaşabiliyor. Ceza sahasında sayısal üstünlüğü vermemek ve beklerin arkasını sağlama almak tercihse, yaydan feragat etmek bir vazgeçiş olabilir ama bunu rakibin çok oyuncuyla ceza sahasına girdiği senaryolarda tercih etmek çok daha mantıklı gözüküyor.
Oyunun hemen her fazındaki davranışları ve şablonları gözlemledik, peki Spurs diğer takımlara kıyasla nasıl iş çıkarıyor, istatistikler bize nasıl bir profil çiziyor? Gelin bu soruların cevabını birlikte inceleyelim.
Tüm bu istatistiklere baktığımızda, henüz net bir yorum yapmak için örneklem sayımızın da az olduğunun altını çizerek, dengeli bir top 4 takımı performansı gözlemlediğimizi söyleyebilirim. Departmanların ezici çoğunluğunda ilk 5 sırada yer alıyorlar.
Spurs şu anda Premier Lig’de namağlup ve lider olarak yoluna devam ediyor ve takdire şayan bir oyun şablonuna ve mantalitesine sahipler. Fakat bu, bazı net eksikleri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bunlardan birkaçını şu şekilde sıralayabiliriz:
1.Net bir 9 numara eksikliği söz konusu. Her ne kadar çok elit bir bitirici olsa da Son’u set savunmasında bekleyen takımlara karşı stoperlerin kucağına atmak onun dribbling becelerine bir ihanet niteliğinde. Richarlison’ın bağlantı oyununa katkısı takımın seviyesini oldukça yukarı çıkarmaya aday çünkü oyuncunun kumaşında o pas kalitesi mevcut. Son zamanlarda gol bulamaması ve yaşadığı bazı mental sorunlar onun tam performansını ortaya koymasını engellese de sahada o kumaşı görmek mümkün, fakat Brezilyalının formunu geri kazanıp maçların çoğunluğunda standart üstü performans vermeye başlaması gerekiyor. Postecoglou Richarlison’un katkı verebileceğine dair umutlu, tek önemli şeyin onun gol atması olmadığının altını çiziyor:
“ Richy’nin goller atmak istediğine eminim fakat benim için takımımızın oyun kuruluma nasıl katkı verdiği çok daha önemli, ve geçtiğimiz haftalarda bu konuda iyi iş çıkardı.”
2. VdV yaşı itibarıyla gelişime açık olsa da standarda ancak yakın pas kalitesi, düşük oyun farkındalığı ve ağır olması itibarıyla takımın en zayıf halkası gibi duruyor. Alternatiflerinden Davies hem sol ayaklı olması itibarıyla, hem savunma oyununu iyi bildiğinden pozisyon farkındalığı itibarıyla, hem de bek orijininden gelen çabukluğu ile bu mevkiide daha iyi performans gösterebilir ama vdV’nin gelişimi için sabretmek de Spurs’ün bu aşamada yapabileceği bir şey, şu an hedefleyebilecekleri maksimum top 4 ve bu konjonktürde oyuncuya gelişimi için alan tanımak mantıksız değil. Postecoglou da ona zaman tanınması gerektiğini düşünenlerden:
“Onu kadroya kattık çünkü harika bir profile ve yetenek setine sahip olduğuna ve muhteşem bir potansiyel olduğuna inanıyoruz fakat bunların hepsini bir maçta kanıtlayabilmesi mümkün değil. Micky buraya kendisini zorlamak, gelişmek ve daha iyi bir stoper olmak için buraya geldiğinin farkında ve şu anda mümkün olan en zor atmosferde bulunuyor olabilir. Bundesliga’da sadece 1 yıl oynadı, ondan önce de Hollanda’nın büyük kulüplerinden biri olmayan Volendam’daydı. Çok hızlı bir gelişme kaydetti ve bu bana ileride de bu şekilde hızlıca gelişebileceğini düşündürüyor. Burada her hafta dünyanın en iyi golcüleri ile karşılaşacak fakat o öğrenmeye çok hevesli biri. Bu mantalite ile buraya geldi ve bizim görevimiz ona bu atmosferi sağlamak.”
3. Kanat rotasyonuna Johnson ve Solomon gibi patlama yapma olasılığı yüksek oyuncular eklenmiş olsa da ilk 11’de elit performans gösterme bakımından Son, Kulu ve Perisic’e sahip Spurs yalnızca. Bu üçlüden sağ kanadın tek alternatifi olan Kulu, temposu ve fizik kalitesiyle öne çıkıyor olsa da teknik kalitesi bir üst seviye için çok tatmin edici durmuyor. Ayrıca Solomon’un da sakatlığı nedeniyle uzun bir süre sahalardan uzak kalacağını eklemek gerek.
Tüm bunları göz önüne bulundurduğumuzda Spurs’ün henüz olgunlaşma seviyesinde bir takım yapısına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Eğer genç takviyelerin performansları bir iki gömlek arttırılırsa ve devre arası/yaz transfer dönemlerinde 9 numara ve stoper mevkiini (hatta belki sağ kenar) güçlendirecek takviyeler yapılırsa bir üst seviyeye atlama olasılıkları çok yüksek duruyor. Eğer bu olgunlaşma sezonunu ilk 4 içinde bitirebilirlerse bu onlar için çok büyük bir adım olacaktır.